4 Haziran 2012 Pazartesi

Gezdiklerim, Gördüklerim

     Bu hafta birbirine çok yakın mekanlarda, iki farklı sergi gezdim. Aslında ifade ederken elde edilen görüntüyle ilgili çoğunlukla tek bir ifadede buluşan sanatların sergisiydi bunlar: Resim ve fotoğraf...

     Birinci uğrağım, Zulal Üşenmez Ertürk'ün  resim sergisi oldu.Birlikte büyümenin yanı sıra, her zaman yeteneğine hayran kaldığım biri kendisi. O küçük yaşlarda başlayan yeteneği, ilerleyen zamanlarda da kendi gerçek uğraşısını da eline verdi. Sevdiği ve yeteneği olan işi yapan ender insanlardan biri aslında. Teknik konuda  yorum yapabilecek biri değilim kesinlikle. Her zaman resmin, gerçeği nasıl taşıyabildiğine hep çok şaşıranlardan oldum ben de. Resim, benzer bir çok sanat gibi yeteneğin ne olduğunu bana hep hatırlatır durur. Bazı şeyleri öğrenebilirsiniz evet, ama doğuştan gelen yetenek  asla sahip olamayacağınız kişiye özel bir armağandır. Bu armağanın neler yaptırabildiğini görmek ve hayranlıkla izlemek için, bulunmaz bir fırsat bence bu sergi. Hala devam ediyor üstelik. 9 Hazirana kadar Karşı Sanat-Beyoğlu'nda...

Detaylar için: Zulal / Portreler II


     İkincisi ise; Achille Samandji ve Eugene Dallegios'un fotoğraf sergisiydi. İstanbul manzaralarının fotoğrafçıları olarak anılan bu iki ismin sergisi ise oldukça nostaljik ve şaşırtıcı estantanelere ev sahipliği yapıyor. Geçmiş İstanbul'u seyretmek, bazen hüznü, bazen sevinci, bazen şaşkınlığı, bazense özlemi yaşatıyor izleyene. Sergi 20 Hazirana kadar, Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu Sismanoglio Megaro binasında, meraklısı için sergilenmeye devam edecek

Biraz daha  bilgi derseniz: Achilles Samandji and Eugene Dalleggio



Gezdiklerim, Gördüklerim

     Geçen haftalarda, Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde sahnelenen, Dostlar Tiyartrosu'nun "Ben Bertolt Brecht" oyununu izleme fırsatım olmuştu. 2011-2012 TEB Yılın Tiyatro Oyunu Ödülü'nü almış bu oyun gerçekten de sanatla, gündemi çok iyi harmanlamıştı. Göndermeler çok yerinde ve yeterli düzeyde kaldı. Müzik, dans, anlatı ve şiirin iç içe geçmiş olduğu oyunda, oyunculukların eleştirisini yapmak sanırım benim pek haddim değil. Söz konusu isimler içinde Genco Erkal'da varsa özellikle.
     Fakat Tülay Günal'la ilgili dikkatimi çeken şeyi burada aktarmak istiyorum. Daha önce de aynı şekilde bir müzikalde, Çetin Tekindor ile birlikte "Rita'nın Şarkısı" oyununda izleme şansım olmuştu kendisini. Orada da gördüğüm, kesinlikle burada gördüğümden hiç farklı değildi. Hem sesi, hem oyunculuğu, birlikte oynadığı partnerinin yılların sanatçısı olması ise kesinlikle Günal'ı bir adım dahi geride tutamamıştı. Kesinlikle göz ardı edilemeyecek oyunculuğu ile benim için bu gecenin özel ismiydi. 
     Dizilere kısılıp kalmak, sanatçıları ve oyunculukları o zorunlu çerçevede izlemek, seyirci için ayrı kayıp, oyuncu içinse belki biraz risk taşıyor sanırım. O yüzden tiyatronun farkını hep hafızada tutarak, koşullar elverdikçe, sanatçıların özgün performansları için bu tip etkinliklere mutlaka zaman ayırmakta fayda olduğu gerçeğini atlamamak gerek. O büyülü dünyanın içine yaptığımız yolculuk ise, boğçalarımızdaki en değerli katık...