5 Mart 2012 Pazartesi

Ertelemek...


Hayatımız planlar ve bunları yapma ya da erteleme üzerine kurulur bazen. Bazen plan da yapmayız, kendi doğal akışında gider her şey.  Yine de şimdi olmasın, sonrasında kalsınlarımız vardır bir köşede. Bizi bekler.
Zamansızlık, parasızlık, keyifsizlik, cesaretsizlik, inançsızlık... Bekler bir şekilde. Ne garip dünya ertelemeden dönmeye devam ederken, hep yanımızda zannettiklerimizin ne kadar kolaylıkla uzağımıza geçebileceğini düşünmeden yaşarken, erteleriz.  Oralarda bir yerlerde tamamlanacak işler, yapılacak programlar, hedefler, düzenler,  sanki olmazsa olmaz amaçlarımız gibi, bizi ayakta tutan umutlar gibi ertelenir ve beklerler bizi. Bu yüzden severiz de biraz ertelemeyi. Oysa bir nefes alışı kadar kısa, bir göz kırpışı kadar anlık ve elimizden uçup gidebilecekken hayat, ertelemek belki de sadece şu iki şey için mümkün değildir: Doğum ve ölüm. 
 Gerisi aslında koca bir hikaye gibi durup durur tüm o ertelemelerin içinde…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder